MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

EMO ANKARA ŞUBESİ 18. OLAĞAN GENEL KURULU İLETİŞİM KOMİSYONU RAPORU


GÖRÜŞ / RAPOR

2004-2005 döneminde iletişim alanında büyük değişimlerin yaşandığına tanık olduk. Şüphesiz bu değişimlerin bizi en çok ilgilendireni ulusal telekomünikasyon işletmecisi Türk Telekom AŞ’nin özelleştirilme sürecinin tamamlanmış olmasıdır. Bu durumdan yola çıkarak, raporda ağırlıklı olarak özelleştirme süreci olmak üzere, telekomünikasyon alanının serbestleştirilmesi, Evrensel Hizmet’e ilişkin yasal düzenleme, GSM alanında gerçekleşen el değiştirmeler ve kendisine alanı düzenleme görevi verilmiş olan Telekomünikasyon Kurumu üzerinde durulacaktır. Raporun son bölümünde, tüm bu gelişmelerden yola çıkılarak önümüzdeki dönemde EMO Ankara Şubesi’nin iletişim alanına dair çalışmalarına ilişkin bir perspektif oluşturulmaya çalışılacaktır.

Türk Telekom AŞ’nin Özelleştirilmesi

2005 yılının Ağustos ayında, özelleştirme süreci tamamlanarak Türk Telekom'un yüzde 55 hissesinin özelleştirme ihalesinde 6 milyar 550 milyon dolarla en yüksek teklifi veren Oger Telecom Ortak Girişim Grubu'na devredilmesine ilişkin sözleşme imzalandı. 2005 yılının ilk 9 ayında 2.1 milyar YTL kar eden ve toplam geliri 5.5 milyar YTL olarak gerçekleşen Türk Telekom AŞ’nin, 6,55 milyon dolara satışı herkesin izlediği pek çok tartışmayı beraberinde getirdi.

EMO’nun yıllardır savunduğu “özelleştirmenin çok büyük bir hata olduğu” görüşü, konunun maddi boyutlarına bakıldığında bir kez daha gözler önüne serildi. Türk Telekom, 80.000’i ankesörlü 19.580.000 sabit telefon, 21.500.000 hatlık santrala, 35 milyon km. bakır kablo ve 100 bin km optik kablo şebekesine, tüm köylere uzanan iletişim alt yapısına, 850 işyerine, 3000 Telekom bayisine, cep telefonu operatörü AVEA’nın yüzde 40 hissesine sahip bir şirkettir. 1.200.000 (950.000’i ADSL) aboneye internet erişimi, tüm kamu ve özel sektör kuruluşlarına yüz binlerce kiralık devre, F/R, Turpak, ISDN/PRI, ISDN/BA, NMT hizmeti sağlamaktadır. TT iç ve dış kredi kullanmayan dünyada çok az sayıdaki Telekom operatörlerinden biri olarak tanımlanmaktadır ve 2000, 2002, 2003 ve 2004 yıllarında en fazla kurumlar vergisi ödeyen kuruluştur. Tüm bu verilerle birlikte değerlendirildiğinde, Türk Telekom AŞ'nin yüzde 55 hissesinin toplam 6.5 milyar dolar karşılığında, 1.3 milyar $ peşin, gerisi 5 taksit olarak satılmış olması, özelleştirmeye yönelik ideolojik itirazları olanlar bir yana, özelleştirmeyi yabancı para girişi, devlet bütçesine kaynak sağlanması ve benzeri gerekçelerle savunanların bile itirazlarına neden olmuştur.

Türk Telekom’un özelleştirilmesi sürecinde ortaya çıkan bir diğer tartışma ise, ihaleden bir gün önce devredilen CDMA lisansına ilişkindir. Kablosuz sabit telefon teknolojisi olarak özetlenen ve cep telefonuna rakip olabilecek nitelikteki bu teknolojiye dair lisans ihaleden bir gün önce Telekomünikasyon Kurumu tarafından Türk Telekom’a verilmiş ve böylece Türk Telekom’un yeni sahipleri bu lisansa herhangi bir lisans ücreti ödemeden sahip olmuşlardır. Türk Telekom’un, daha önce Telekomünikasyon Kurumundan talep ettiği ve alamadığı “CDMA Lisansı”nın, ihaleden bir gün önce verilmiş olması özelleştirme sürecine ilişkin ciddi şüpheleri de gündeme getirmektedir.

Yine bu sürece dair bir diğer tartışma ise, çalışanların durumu temelinde gerçekleşmektedir. Daha önceki özelleştirmelerde de olduğu gibi, Türk Telekom çalışanlarının diğer kamu kurumlarına aktarılması sözkonusudur. Ancak Türk Telekom AŞ, yıllara dayanan tecrübesi ile, Türkiye’de telekomünikasyon alanının en önemli okulu durumundadır. Bugün serbestleşen telekomünikasyon piyasasında hizmet vermeye çalışan firmaların çalışanlarının önemli bir kısmı Türk Telekom’da yetişmişlerdir. Türk Telekom AŞ’den ayrılarak diğer kamu kurumlarına geçecek çalışanların yerinin bugünkü koşullarda doldurulması olanaksız görünmektedir. Tüm bu gerçeklikler, 24 bin Türk Telekom AŞ çalışanından 20 bininin Kamu’da kalmak üzere dilekçe vermesi üzerine bir krize dönüşmüştür. Bu kriz, meclis’de 9 Şubat tarihinde kabul edilen 5457 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’la aşılmaya çalışılmaktadır. Bu yasa ile yapılan diğer kamu kurumlarına nakil hakkı olan çalışanların nakil haklarını 5 yıla kadar saklı tutmalarına imkan sağlamaktır. Bu yolla devlet kendi çalışanlarını Oger’e 5 yıllığına kiralamış olmaktadır.

Telekomünikasyon Alanının Serbestleştirilmesi

2000 yılında çıkan 4502 sayılı yasanın sonucu olarak 2004 yılında sabit telefon hizmeti vermek üzere Türk Telekomünikasyon A.Ş ‘ye rakip olarak yeni şirketler sahneye çıktılar. Telekomünikasyon Kurumu’nun lisans hazırlıklarını tamamlamasının ardından 17 Mayıs 2004’de lisans almak üzere başvuran 74 şirketten 40 tanesi koşulları yerine getirerek 9 adet A Tipi, 20 adet B tipi ve 11 adet C tipi lisans aldı ve böylece sabit telefon hizmeti verme yetkisi kazandı. Bu lisanslar, UMTH (Uzak Mesafe Telefon Hizmeti) lisansı olarak adlandırılan, 13 Nisan 2004 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan “Telekomünikasyon Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ekinde tanımlanmış telefon hizmetleri lisanslarıdır. UMTH, kullanılacak altyapı ve teknolojiyi konusunda işletmecilere her hangi bir sınırlama getirmeksizin, iller arası ve/veya uluslararası telefon hizmeti sunulmasını kapsamaktadır. A Tipi UMTH Lisansı, taşıyıcı ön seçimi ile hizmet verme yetkisini, B Tipi UMTH Lisansı, çağrı bazında taşıyıcı seçimi ile hizmet verme yetkisini, C Tipi UMTH lisans ise kurum tarafından tahsis edilecek 10 haneli numara ile hizmet verme yetkisini içermektedir. Ancak, şu an için verilen lisanslardan sadece C tip lisanslar kullanılabilmektedir. A veya B tipi Lisansda tanımlanan hizmet verme yöntemleri ise, Türk Telekom AŞ’nin hazır olmaması nedeni ile uygulanmamaktadır.

Evrensel Hizmet Yasası

Gelişmiş haberleşme hizmetlerine erişimin son derece önemli hale geldiği günümüz toplumsal yaşamında, belirlenen ekonomik ve toplumsal hedeflere ulaşılması, telekomünikasyon ağlarına erişimi düzenleyen evrensel hizmet ilkesi ile mümkün olabilmektedir. Özellikle de Türkiye giibi ülkeler açısından hem temel hizmetlere evrensel erişim sağlanması konusu, hem de internet gibi gelişmiş hizmetlerin herkes tarafından erişilir kılınması için evrensel hizmet ilkesinin genişletilerek uygulanmasına artan düzeyde ihtiyaç vardır.

2004 yılının ortalarında hazırlanan Elektronik Haberleşme Kanunu tasarısı, Türkiye’de haberleşme alanının tamamına ilişkin düzenlemeler getiren, aynı zamanda da Türkiye’de ilk kez Evrensel Hizmeti düzenleyen bir tasarıydı. Tasarının tamamının görüşülmesi 2006 yılına bırakılmış olsa da, 16 Haziran 2005 tarihinde 5369 sayı ile Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun adıyla bir bölümü yasalaştırıldı. Bu kanunda, Evrensel Hizmet “Coğrafi konumlarından bağımsız olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde herkes tarafından erişilebilir, önceden belirlenmiş kalitede ve herkesin karşılayabileceği makul bir bedel karşılığında asgari standartlarda sunulacak olan, temel internet erişimi de dahil elektronik haberleşme hizmetleri” olarak tanımlanmaktadır. Kanuna göre, Evrensel Hizmetin temel ilkeleri şunlardır:

a) Evrensel hizmetten, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes, bölge ve yaşadığı yer ayırımı gözetilmeksizin yararlanır.

b) Evrensel hizmet, fert başına gayrisafi yurt içi hasıla tutarı da göz önünde bulundurularak karşılanabilir ve makul fiyat seviyesinde sunulur.

c) Düşük gelirliler, özürlüler ve sosyal desteğe ihtiyacı olan grupların da evrensel hizmetten yararlanabilmesi için uygun fiyatlandırma ve teknoloji seçeneklerinin uygulanabilmesine yönelik tedbirler alınır.

d) Evrensel hizmet, önceden belirlenmiş hizmet kalitesi standartlarında sunulur.

e) Evrensel hizmetin sunulmasında ve ulaşılmasında devamlılık esastır. gözönünde bulundurur:

İlkeler dışında, evrensel hizmet gelirleri, evrensel hizmet maliyeti gibi başlıkların yeraldığı kanun, Türkiye’de evrensel hizmet konusunda varolan boşluğu gidermeye çalışmaktan daha ziyade özelleştirme öncesinde aceleye getirilmiş ve pek çok alanı boşlukta bırakan bir düzenleme gerçekleştirmiştir.

GSM Alanında Yabancı Sermaye Egemenliği Mayıs 2003’de Aria’nın hissedarları (Telecom Italia Mobile-TIM ve İşbankası) ve Aycell’in hissedarı olan Türk Telekom mobil telefon operasyonlarını yeni bir şirkette birleştirme kararı aldı. Yeni şirket (“TT&TIM İletişim Hizmetleri AŞ.”) resmi olarak 19 Şubat 2004 tarihinde kuruldu. TT&TIM İletişim Hizmetleri AŞ.’nin ticari ismi 15 Ekim 2004 tarihinde “Avea İletişim Hizmetleri AŞ.” olarak değiştirildi. AVEA’da Türk Telekom ve TIM’in %40, İşbankasının ise %20 oranında hisseleri bulunmaktadır. Haziran 2004 itibariyle, Avea, mobil telefon pazarında %15 piyasa payına karşılık gelen yaklaşık 5 milyon aboneye sahiptir.

27,9 milyon aboneye sahip olan Turkcell, Çukurova Grubunun TMSF'ye olan borcunu ödeyebilmek için %13.22'lik hissesini Rus şirketi Alfa'ya sattı. Şirket yönetiminin Çukurova Holdingde kalmasına rağmen, Turkcell’deki yabancı hisselerin oranı Telia-Sonera'nın %37.1 oranındaki payı ile birlikte %50.32’ye ulaştı.

2003 yılında TMSF tarafından el konulan TELSİM, sahibinin borçları karşılığında 2005 yılının Aralık ayında gerçekleştirilen ihale ile 4 milyar 550 milyon dolar karşılığında satıldı. Telsim’i alan Vodafone Group Plc şirketi, bir dizi birleşme ve satın alma sonucunda, bir çok alt şirket ve iştirakiyle başta Avrupa, Kuzey Amerika ve Uzakdoğu olmak üzere tüm dünyada faaliyet gösteren dünyanın en büyük şirketlerinden birisi olarak bilinmekte. Telsim’in 10 milyon abonesi bulunuyor.

Telekomünikasyon Kurumu

Bir Ulaştırma Bakanının istifası ile sonuçlanan son derece tartışmalı bir sürecin sonunda bugünkü yapısına kavuşan Telekomünikasyon Kurumu, “bağımsız” düzenleyici kuruluş olarak oluşturulmuştur ve gündelik işleyişinde merkezi hükümetten “bağımsızdır.” Telekomünikasyon Kurumu’nun en üst birimi Telekomünikasyon Kurulu’dur. Kurul beş üyeden oluşur, bunlardan biri başkan dördü kurul üyesi olarak Bakanlar Kurulu’nca beş yıl süreyle atanırlar. Görevlerini “kötüye kullanmadıkları ve suistimal” yapmadıkları ve yasada belirtilen suçlardan mahkum olmadıkları sürece Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınamazlar. Türkiye’de telekomünikasyon alanındaki en önemli düzenleyici aktör Telekomünikasyon Kurumu’dur. Çünkü, özelleştirme sonrasında alana kamu adına müdahale etme görevi Telekomünikasyon Kurumuna verilmiştir.

Düzenleyici kuruluşların verimliliğine ilişkin yapılmış araştırmaların bulguları, düzenleme sürecine ilişkin bir dizi sonucu açığa çıkartmaktadır: öncelikle aynı düzenleyici yapıların bazı alanlarda daha zayıf, bazılarında özel sermayenin çıkarları ile daha bütünleşmiş olduğu görülmektedir. Diğer taraftan mühendis, ekonomist, hukukçu gibi profesyoneller konusunda darboğaz yaşayan ülkelerde, düzenleyiciler son derece güçlü olsa ve amaçlarına sahip çıksalar bile eleman yetersizlikleri ya da teknik sorunlar nedeniyle verimli çalışmaları mümkün olamamaktadır. Düzenleme sürecinin sorunları, özelleştirme süreci ile birleştiğinde ise, hükümetlerin, ulusal ekonomik ve toplumsal amaçlarını telekomünikasyon politikalarına yansıtmalarının ya da bu amaçla yapılmış politikaların sonuca ulaşmasının zorlaştığı görülmektedir. Uluslar arası düzeyde gözlemlenen bu sorunlar bir yana, Türkiye’de Telekomünikasyon Kurumu, oluşturulması ve yetkilerinin belirlenmesi sürecinden itibaren yasama sürecinin kendisinin uluslar arası örgütler tarafından borç-kredi ilişkileri çerçevesinde “ele geçirilmiş” olduğunun açık bir kanıtı durumundadır. Gelinen noktada Telekomünikasyon Kurumundan kamu çıkarları adına alana müdahale etmesini, alanı düzenlemesini beklemek olanaksızdır. Ülkeye kaçak olarak sokulan cep telefonlarının kayıt altına alınması sürecinde, özel şirketlerinin yaptığı usülsüzlüklerin faturasının tüketiciye çıkartılması durumu da bunun en önemli kanıtlarından bir tanesidir.

Telekomünikasyon Alanında Yaşanan Değişikliklerin Başlıca Sonuçları

Türk Telekom AŞ’nin Oger’e devri sonrasında çalışanların uğrayacağı hak kayıpları ve devletin 5457 sayılı yasa değişikliği ile kamu personelini 5 yıllığına Oger telekom’a kiralaması durumunun sonuçları önümüzdeki yıl daha da netleşecektir. Ancak özelleştirme öncesinden başlayarak gerçekleştirilen bazı düzenlemeler ve oluşturulan tarife yapıları, özelleştirmenin kullanıcılar üzerindeki etkisi açısından ipucu niteliği taşımaktadır. Türk Telekom’un özelleştirilmesi doğrultusunda adımların atılmaya başlandığı 1990’larda, Türkiye’de de telefon ücretleri ciddi dönüşümler geçirmeye başlamıştır. 1990’ların ortalarında kontör birim fiyatları dolara endekslenerek her üç ayda bir arttırılmıştır. 1998 başından itibaren sabit ücret uygulaması gündeme gelmiştir. Sabit ücret uygulaması acil ihtiyaçları dışında telefonu kullanmayan kırsal kesim ve düşük ücretli gelir grubundan aboneleri hedef alan bir uygulamadır. Ancak zaman içerisinde hem dolara endeksli kontör ücretleri, hem de sabit hat uygulaması yargı kararı ile iptal edilmiştir. 2004 yılı başında uzak mesafe ve milletlerarası alanlarının rekabete açılması ile birlikte bu kez Türk Telekom tarife yapısını tamamen değiştirmiştir. Yeni tarife yapısında, telefon kullanma alışkanlıklarına göre tüketicilere farklı paketler öneren Türk Telekom, bu yolla büyük oranda indirim yaptığını iddia etmiştir. Ancak bunlardan en az telefon kullanan, düşük gelir düzeyine sahip aboneler için en uygun olacağı ifade edilen “Hesaplı Hat” paketinde bile geçmiş tarifeye göre tüketicilerin fazladan ödemek zorunda oldukları görülmektedir. Özelleştirme sonrasında ise henüz yeni sonuçlar açığa çıkmamış olsa da, çalışanların hak kayıplarına uğrayacağı ve kullanıcıların eşitsiz uygulamalarla karşı karşıya kalacağı şimdiden görülmektedir.

Alanın serbestleşmesinin sıradan kullanıcılar üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu değildir. Geçtiğimiz yıllarda özelleştirme yandaşlarınca sıkça tekrarlanan “rekabetin hizmet kalitesinin artmasına ve ödenecek hizmet bedelinin azalmasına neden olacağı” iddiası geçtiğimiz iki yıl içerisinde kendi kendini çürütmüştür. Telekomünikasyon alanında yaşanan serbestleştirme sonrasında alana giren 40 şirketin telekomünikasyon pazarından alabildiği payın %1-2 seviyelerinde kalmış olduğu sektör temsilcileri tarafından ifade edilmektedir. Bu şirketler kurumsal pazar olarak adlandırılan, uzak mesafe telefon kullanımı yoğun olan şirketlere hizmet vermeye yönelmişlerdir. Yine sektör temsilcileri, UMTH şirketlerinin ana gelir kaynağının yurt dışı ses trafiğini Türkiye’de sonlandırmak olduğunu belirtmektedirler. Bütün bunlar, serbestleştirme sürecinin ve yaratılan rekabetin sıradan kullanıcı açısından hiç bir şey ifade etmediğini göstermektedir. Sıradan kullanıcı ise, serbestleştirme sonrasında Türk Telekom AŞ’nin “az konuşanın çok ödediği” tarifeleri ile karşılaşmıştır.

Serbestleşmenin yarattığı umutlar, 1990’ların sonunda internet alanında yaşanan gelişmelerin tüm iş çevrelerinde yarattığı umutlara benzemektedir. Tamamen ABD ve gelişmiş ülkelerin henüz oturmamış piyasa yapısının taklidi ile yapılan internet yatırımları gibi, UMTH şirketlerinin yatırımlarının da önemli bir bölümü kısa süre içerisinde kullanılmaz duruma gelecektir. Bu süreç içerisinde bu yatırımları yapan yerli sermaye kadar, bu yeni yatırımların çalışanlarının ve onlara hizmet veren küçük ve orta ölçekli firmaların da kayıplara uğrayacağı şimdiden söylenebilir.

GSM piyasası ise hızla gelişen ve parasal büyüklük açısından önemli bir piyasa olmakla birlikte 10 yıllık bir süreç içerisinde yabancı sermaye egemenliğine geçmiştir. Tüm bunlardan yola çıkarak öncelikle yabancı sermaye gruplarının bu süreçten hem yeni egemenlik alanlarına sahip olarak, hem de daha verimli çalışan ve daha ucuz iletişim olanaklarına kavuştukları için kazançlı çıktıkları söylenebilir. Bunun yanında, özellikle özelleştirme sürecinde yapılan büyük yatırımlar, ayrıca GSM ve İnternet gibi yeni açılan alanlarda yapılan yatırımlara bakıldığında, asıl kazananın “cihaz üreticisi” uluslararası şirketler olduğunu söylemek hiç de güç değildir.

Haberleşme hizmetlerine erişimin özel şirket çıkarlarından bağımsız olarak sağlanmasının güvencesi olmak üzere çıkartılan Evrensel Hizmet Kanunu ise, bu haliyle aldatmaca olmanın ötesine geçememektedir. Gelir dağılımının giderek bozulduğu ve yoksulluk sınırının altında ücretlerle yaşamaya çalışan ailelerin giderek arttığı günümüzde, gayri safi yurt içi hasılaya bakarak ödenebilir ücretler tariflemek ve Evrensel Hizmet’i bu biçimde ele almak tam bir samimiyetsizliği ifade etmektedir.

Bütün bu süreçte, alanı toplum yararını da gözeterek düzenleme görevi verilmiş olan Telekomünikasyon Kurumu, iktidar partisinin kadrolaşma alanına dönüşmüş, toplum yararı gözetmek yerine özel şirketler arasında arabulucu rolü oynamayı seçmiştir. Ancak bunu da becerememektedir. Örneğin GSM şirketleri arasında roaming anlaşmalarının imzalanmasını sağlayamadığı için, Türkiye Aria tarafından Uluslararası Tahkime götürülmüş, bu sorun ancak Berlusconi ve Erdoğan arasında Aycell’in Aria ile birleştirilmesi anlaşması yapılarak çözümlenebilmiştir.

Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde EMO’ya önemli görevler düşmektedir. EMO, bu alanda yetkin üyeleri olan bir meslek örgütü olarak, OGER’in, TK’nın, Ulaştırma Bakanlığı’nın tüm adımlarını izlemek için mekanizmalar oluşturmalı, alana dair izlenimlerini diğer demokratik kitle örgütleriyle işbirliği yaparak topluma aktarmalı, sürece toplum yararına müdahil olmalıdır. Bunun yanında, sektörde çalışan tüm üyelerini özlük ve mesleki hakları konusunda bilgilendirmeli, hak kayıpları durumunda üyelerine hukuki destek sağlamalı ve bu süreçte üyeleri ile dayanışma içerisinde olmalıdır.

KOMİSYON ÜYELERİ
Funda BAŞARAN
Necati İPEK



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

Okunma Sayısı: 4022


Tüm Görüşler - Raporlar

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.