Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu, kamuoyunda “süper izin teklifi” olarak bilinen düzenlemenin jet hızıyla komisyondan geçirilerek bugün (24 Haziran 2025) TBMM Genel Kurulu gündemine alınması üzerine yazılı bir basın açıklaması düzenledi. Doğrudan bir talan ve gasp düzenlemesi niteliğindeki bu teklifin kamuoyunda tartışılmadan yasalaştırılmak istendiğine dikkat çekilen açıklamada, kamu denetiminin bütünüyle sona ereceğine işaret edilerek, olmayan enerji ihtiyacının talana gerekçe yapıldığı vurgulandı.
EMO Yönetim Kurulu`nun açıklamasında, AKP milletvekilleri tarafından sunulan 2/3159 esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi`nin kamuoyunda tartışılmadan yasalaştırılmak istendiği vurgulanarak şöyle denildi: "Tek bir ‘torba` teklifle maden, zeytincilik, mera, orman ve çevre kanunlarıyla enerji piyasası düzenlemeleri hükümsüz kılınarak, ekonomik ve toplumsal zararlar pahasına maden ve enerji şirketlerinin yararına düzenleme yapılmak istenmektedir. Kapalı kapılar ardında geliştirilen bu teklif için meslek örgütlerinden, bilim insanlarından ve yurttaşlardan görüş alınmamış, sermayenin talepleri doğrultusunda Anayasa`nın eşitlik ve katılımcılık ilkeleri yok sayılmıştır. ÇED süreçlerini etkisizleştiren, başta yerel yönetimler olmak üzere kamunun denetleyici fonksiyonlarını budayan, izin süreçlerini otomatikleştiren ve kimi durumlarda başvuru yapılmasına bile gerek duymayan bu teklif, açıkça kamu yararına aykırıdır. Orman, mera ve zeytinlik alanlarda maden ve elektrik santralı projelerinin önünü açan bu teklif, denetleme görevi olan kurumların görüş verme süresini kısaltmakta, süre içinde yanıt verilmezse görüş otomatik olarak ‘olumlu` kabul edilmektedir. Neredeyse bildirimde bulunmanın yeterli sayılacağı bu düzenleme, sermayeyi "izin" alma zahmetinden bile kurtarmaktadır."
Kurulu Gücümüz Yeterli
Teklifin genel gerekçesinde, enerji ihtiyacının yıllık yüzde 3,5-4 oranında arttığı iddia edilerek, arz güvenliğini sağlamak için yeni yatırımların kolaylaştırılması gerektiği ifade edildiği hatırlatılan açıklamada, şu bilgilere yer verildi: "Oysa ülkemizin kurulu gücü, uzun yıllar ihtiyacımızı karşılayacak niteliktedir. Mayıs 2025 itibarıyla 118.721 MW kurulu gücümüz bulunmaktadır. Diğer yandan, anlık maksimum puant yük 58.172 MW`dır. TEİAŞ`ın halka açık verilerine göre, ülkemizin enerji santrallarının ortalama emre amadelik oranı yüzde 55 ile 60 arasındadır. Bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda, mevcut kurulu gücümüz puant yükü rahatlıkla karşılamaktadır. Ülkenin enerji ihtiyacı gerekçe gösterilerek zeytinliklere, mera ve ormanlara dönük büyük bir talan anlamına gelecek bu tasarının hiçbir mantığı bulunmamaktadır. Uluslararası sermaye ve enerji tekellerinin taleplerini karşılamaya yönelik bir hazırlık niteliğindeki bu teklif, yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarının faaliyetine ilişkin izin alma sürelerini kısaltmakla kalmaz, aynı zamanda doğa talanını büyütme riski yaratır. Uluslararası sermayenin enerji alanını öncelikli yatırım alanı olarak gördüğü ve bu nedenle her türlü kamusal denetimin ortadan kaldırılmak istendiği bilinmektedir. Karadeniz Bölgesi`nde HES`lerin yol açtığı çevre tahribatı, bu kez ülke genelinde güneş ve rüzgâr santralı yatırımlarıyla oluşma riski taşımaktadır. Ormanların, meraların, su kaynaklarının ve yöre halkının nasıl etkileneceğine bakılmaksızın yatırımların "hızla" hayata geçirilmesi, yaşam alanlarında yeni kaoslara neden olacaktır."
Tekliften Kaçak Santrallara İmar Affı Çıktı
Teklifle eski santrallarında yasal sorunlarının çözülmeye çalışıldığının ifade edildiği açıklamada, şöyle denildi: "Kanun teklifiyle, yenilenebilir enerji tesislerinin imar planları ve yapı ruhsatı işlemlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılabilmesine olanak tanınırken, yapı ruhsatı veya izin belgesi olmadan işletmeye alınmış elektrik üretim tesisleri için ‘imar affı` getiriliyor. Statik uygunluk raporu ve fenni mesuliyet belgesi ile Bakanlık tarafından Üretim Tesisi Uygunluk Belgesi veriliyor, önceki idari cezalar ve yargı süreçleri iptal ediliyor. Ayrıca, YEKA kapsamında mera tahsisi için ÇED raporu şartı kaldırılırken, ormanlık alanlarda ölçüm veya sondaj için önlisans veya üretim lisansı şartı aranmamasına hükmediliyor. Bunun yanı sıra, teklifle EPDK`ya 2030 sonuna kadar acele kamulaştırma kararı alma yetkisi veriliyor. Bu yetki, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı önlisans veya üretim lisansı bulunan tesisler için özel mülkiyete konu taşınmazların temini amaçlıyor. Bu durum, çoğunlukla santral kurulumu veya enerji nakil hatları için yöre halkının tarımsal üretim amaçlı kullandığı arazilerin şirketlere tahsis edilmesine yol açacaktır. Kamudaki izin süreçlerini kısaltma ve bürokrasiyi azaltma gibi söylemlerle TBMM`den geçirilmeye çalışılan bu teklif, yalnızca yeni yatırımları kolaylaştırmakla yetinmemekte, gerekli izinler alınmadan hayata geçirilen santralları bile yasallaştırmaktadır. Süper izin teklifi olarak bilinen bu düzenleme ile geciken izin sürelerinin hızlandırılması istenseydi, söz konusu kamu kurumlarının güçlendirilmesi öngörülürdü. Tersine, yatırımcı şirketin ‘beklediği hıza` ulaşamayan kamu kuruluşunun vereceği ‘izin` ortadan kaldırılmaktadır." Teklifin sermayenin istediği yerde ve istediği koşullarda yatırım yapmasına olanak sağlamak ve ülke kaynaklarını uluslararası tekellere ve yerli işbirlikçilerine "süper bir hızla" aktarmak olduğuna vurgu yapılan açıklama, "Oysa enerji alanında kronikleşen sorunların çözümü, etkin bir kamu denetiminin sağlanması ve alanın kamu yararına yeniden şekillendirilmesinden geçmektedir. Pahalı enerjinin enflasyon ve ekonomi üzerindeki yükünü düşürmek için üretimden dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır. Kamu kaynağı olan doğal zenginliklerin sonu belirsiz bir biçimde özel sektöre transfer edilmesinin aracı haline dönüşen EPDK kapatılarak, yerine kamulaştırma işlemlerini yürütecek bir Kamulaştırma İdaresi Başkanlığı kurulmalıdır" ifadeleriyle tamamlandı.

|