TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, orman yangınlarına dikkat çekerek, yangınların büyük bölümünün insan kaynaklı olduğu ve mücadele yöntemlerinin ise bilimsel temelden uzak olduğu vurgulandı. Ormanların rant ve üretim baskısı altında yok edildiğine dikkat çekilen açıklamada, özelleştirmelerin ardından elektrik kaynaklı yangınların arttığı ifade edilerek, alınması gereken önlemler yer verildi.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu`nun bugün (4 Temmuz 2025) gerçekleştirdiği basın açıklamasında, orman yangınlarıyla mücadeledeki yetersizlikleri ve iklim krizinin etkilerini değerlendirildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Ülke gündemi her zaman ki gibi oldukça yoğun. Ancak görünen o ki, yanan ormanlarımız hak ettiği önemi görmüyor. Yangınlar çoğunlukla aşırı sıcaklık ve rüzgara bağlanarak geçiştiriliyor; mücadeledeki eksiklikler ise göz ardı ediliyor. Oysa gerçek şu ki, ormanlarımız ve doğal varlıklarımız her zamankinden daha büyük tehdit altındadır. Bu durum geleceğimiz açısından son derece kaygı vericidir. OGM kayıtlarına göre ülkemizde 1937 - 2014 yılları arasında meydana gelen 98.936 orman yangınında toplam 1.649.643 hektar orman alanı yangınlardan zarar gördüğü halde 2015 - 2024 yıllarını kapsayan son 10 yıllık dönemde meydana gelen 27.332 adet orman yangınında ise 257.622 hektar orman alanı tahrip olmuştur. Aynı verilere göre 1937 - 2014 yılları arasındaki ortalamalara bakıldığında yılda ortalama 1.268 adet yangına karşın her yıl 21.149 hektar orman alanı yandığı halde, 2015 - 2024 yılları arasında 10 yıllık dönemde ise yıllık ortalama 2.733 adet orman yangınında ortalama her yıl 25.762 hektar ormanlık alan zarar görmüştür. Ülkemizde çıkan orman yangınları verilerinde son on yıllık (2015 - 2024) dönemde yangınların çıkış nedenleri değerlendirildiğinde; Yangınların %29,5‘inin ihmal ve dikkatsizlik, %4,5‘inin kasıt, % 5,6‘ının kaza, % 47,4‘ünün nedeni bilinmeyen yangınlar olmak üzere %87,0‘sinin insan kaynaklı, %13,0‘ünün ise yıldırım vb doğal kaynaklı olduğu belirlenmiştir Geçtiğimiz yıl da açıkladığımız gibi Orman Genel Müdürlüğü (OGM) kayıtlarına göre Türkiye‘de; 1937 - 2014 arası 78 yıllık dönem ile 2015 - 2024 yılları arasında 10 yıllık dönem karşılaştırıldığında yıllık ortalama yangın sayısı ve yanan alan miktarında belirgin bir artış olduğu görülmektedir. Orman yangınlarının değerlendirilmesinde, belirtilen istatistik kayıtlarındaki; yangınların çıkış sebepleri, yıllık yangın sayıları ve yanan alan miktarı önemli bir veri olup bu veriler değerlendirilerek yıllık yangın eylem planları ve programları yapılmaktadır. Belirtilen kaynağa göre son yıllarda yangın sayılarında ve yanan alan miktarında belirgin artış olduğu ortadır. Bu artışın en önemli sebebinin son yıllarda iyiden iyiye belirtileri hissedilen iklim değişikliğinin bir sonucu olarak yaşanan kuraklıklar ve artan sıcaklıklar olsa da ilgili kurum başta olmak üzere siyasi iktidarın önemli hatalarının da bulunduğu bir gerçektir. İçinde bulunduğumuz yılın henüz yaz mevsiminin birinci ayı dolmadan özellikle İzmir‘de ve ülke genelinde çıkan yüzlerce orman yangını sonucu maalesef binlerce hektarlık orman alanı tahrip olmuştur. Öncelikle orman yangınlarında mücadele eden başta sorumlu kurum çalışanlarına olmak üzere emeği geçen tüm emekçilere olumsuz koşullarda gösterdikleri üstün çabaları için teşekkürü bir borç biliriz. Ancak henüz sezonun başında meydana gelen çok sayıda ve büyük orman yangınları bizi maalesef endişeli bir yaz sezonu beklemeye sevk etmiştir. Yangın sonrası açıklamalar ise geçmişteki açıklamaların adeta tekrarı gibi, olay aşırı sıcaklık ve rüzgâra bağlanarak can kaybının olmaması teselli olarak vurgulanmaktadır. Oysa yangınlarla binlerce canlının yer aldığı orman ekosistemi ve emek göz ardı edilmektedir. 2019 yılında İzmir Karabağlar Tırazlı mahallesinde meydana gelen yangında İzmir tarihinin en büyük orman yangını olmuş toplamda 6648,5 hektar orman alanı tahrip olmuştur. Yine 2021 yılında ülke çapında çıkan orman yangınlarında cumhuriyet tarihimizin en büyük orman yangınlarında 139.000 hektar orman alanı yangınlardan zarar görmüştür. Umarız bu yıl yeni rekorlar olmaz. Son yıllarda özellikle kentlerin çeperinde çıkan orman yangınlarında belirgin bir artış görülmektedir. İzmir örneğinde olduğu gibi, kent çevresindeki alanların orman sınırları dışına çıkarılmasıyla oluşturulan yeni yerleşim alanları ve yaratılan rant, insanların ormana daha fazla yaklaşmasına neden olmuş; bu durum yangın riskini ciddi şekilde artırmıştır. Geçtiğimiz yıllarda Akdeniz ve Ege Bölgeleri yangınlardan en fazla etkilenirdi, bugün ise iklim krizinin etkisi altında ülkemizin tamamı orman yangınlarına hassas hale gelmektedir. Bu veriler ortadayken yangınlarla mücadele eden kurumlar ve siyasi erk bu konuda her zaman olduğu gibi yetersiz kalmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda tüm medya ve muhalefet hava aracı yetersiz, ekipler yetersiz derken bugün OGM verilerine göre kullanılan sayılara göre 100 ü aşkın hava aracı var ancak yine yetersiz kalınıyor. Yakın gelecekte bunların sayısı iki katına çıksa da korkarız yine yetersiz kalınacaktır. Orman yangınları için hangi seviyedeyiz? Ne yapılmalıdır? Bu işin fıtratı böyle diyerek eldeki olanaklarla yetinip, vatandaşları daha dikkatli olmaları için uyarıp, sezonun hasarsız geçmesini dilemek ormanlarımızı ve doğal varlıklarımızı yok saymaktan başka bir şey değildir. Bu güne kadar olduğu gibi yangınların seyrini tartışmak, yanan alan miktarı üzerinden eksik - fazla diye polemik yapmak, uçak, helikopter, arozöz sayısı ile ekip miktarının sayısının tartışılması artık sonucu değiştirmediği görülmesi gerekmektedir. Yangından sonra yangına dayanıklı türler dikelim, zeytin dikelim, yapraklı türler dikelim ve kızılçamı ortadan kaldıralım gibi bilimsel gerçeklerden uzak tartışmalara da son verilmesi gerekmektedir. Edinilen resmi rakamlara göre orman yangınları ile mücadele için Orman Genel Müdürlüğü yeterli miktarda personel, ekip, teknik donanım, hava ve yer aracı filosuna sahip olduğu, eksik olanlar için de her yıl takviye edildiği anlaşılmıştır. Türkiye‘de verilen mücadeleyi küçümsememekle birlikte gelişen teknolojiye koşut olarak, gözetleme olanaklarının gelişmesi, hava aracı (uçak - helikopter) sayısının son beş yılda büyük artış olması, arozöz ve diğer yangın araç sayısının önemli ölçüde artış kaydedilmesine karşın yer ekibi personelinde yapılan kısmi artışa rağmen yangınlarla mücadelede yetersiz kalınmaktadır. - Yukarıdaki personel sayısı da yeterli gibi görünmesine rağmen maalesef yersel söndürme araçları (arozöz) kadroları yarı veya üçte bir oranında olup bu araçlar tam kapasite ile görev yapamaz durumdadır. Bu eksiklik yöre halkına öncelik verilmek kaydıyla objektif kurallara göre derhal giderilmelidir. - Orman yangını ile mücadele eden yer ekiplerinin 3 - 4 aylık kiralama usulü taşeron üzerinden çalıştırılması uygulamasına derhal son verilmeli bu eksiklik kadrolu işçi alımı ile derhal giderilmelidir. - Yangınla mücadele etmenin başarısı kara ve hava mücadelesinin birlikte yapılmasından geçmektedir. Bir başka ifade ile yersel mücadele hava mücadelesinin tamamlayıcısı olup şu anda orman yangınları ile mücadeledeki başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir. Aynı anda birkaç yerde yangın çıktığında yangın doğal mecrasına kadar sürmekte ve geniş alanların tahribine neden olunmaktır. - Yanan alanların başka amaçlarla tahsis edilmesi ve kullanılması anayasal suçtur. Yanan alanların başta imara açma gibi başka amaçlarla kullanılmasına asla izin verilmemeli böyle bir algı da yaratılmamalıdır. Bu konuda kamuoyuna güvence verilmelidir. - Elektrik hatları çok bakımsız ve alt yapının yetersiz olmasından kaynaklanan elektrik hattı kaynaklı yangınlar neredeyse tüm yangınların dörtte biri haline gelmiştir. Bu konuda gerekli tedbirler derhal alınmalıdır. Elektrik dağıtım şirketleri tarafından ormanlık bölgelerde yer alan elektrik hatları yaz mevsimi öncesi ve mevsim boyunca sürekli kontrol edilmeli, hatlarda tekniğine uygun yapılmamış ya da gevşek ekler ve bağlantılar, kırık izolatörler, uygun olmayan YG sigortalar düzeltilmeli, topraklama sisteminin işlerliği ve yönetmeliğe uygunluğu kontrol edilmeli, elektriksel koruma önlemleri kontrol edilmeli, elektrik direk diplerinin temizliği ve hat güzergâhındaki ağaçların bakımı gerçekleştirilmelidir. Orman Genel Müdürlüğü tarafından orman içinde yer alan tüm elektrik hattı güzergâhındaki ağaçların bakımı ve budanması yapıldığı takip edilmeli, dalların iletim hatlarına temasına izin verilmemelidir. Ayrıca sorumlu kurumlarca ormanlık bölgelerde elektriksel ark risk analizleri ile yangın risk analizi yapılarak elektrik tesisleri ile ilgili tasarım ve uygulamada gerekli önlemler alınmadır. - Çıkarılan Büyükşehir Yasası ile 30 büyükşehirdeki köyler mahalle statüsüne dönüştürülmüş, orman köylüsünün ormanla ilgili zorunlu görev ve sorumlulukları kaldırılmış, yerine gönüllülük esasına dayalı bir sistem getirilmiştir. Oysa orman köylüsü, orman ekosistemini yakından tanıyan bilgi ve deneyime sahiptir. Bu durum, orman ve orman köylüsü arasındaki geleneksel bağın zayıflamasına neden olduğu gibi, yangınla mücadelede etkin katılımın azalmasına da yol açmaktadır. Bugün gönüllülük esasının tek başına bu yükü taşımakta yetersiz kaldığı açıktır. - Son yıllarda ekonomik tasarruf tedbirleri öne sürülerek orman yangınlarıyla mücadeleye ayrılan bütçede kesinlikle kısıntıya gidilmemeli, ihaleler geciktirilmemeli; aksine bu kaynaklar güçlendirilmelidir. - Özellikle yangın sezonunda ve tüm yıl boyunca vatandaşlarımızın orman yangınları için daha duyarlı olması için gerekli eğitim, bilgilendirme ve duyurular daha etkin yapılmalıdır. - Orman yangını risk bölgesinde yangınların önemli bir bölümü kırsal alan yangınıdır. Kırsal alan yangınları ile de mücadele eden Orman Genel Müdürlüğünün üzerindeki bu yük hafifletilmelidir. - Orman yangınları ile mücadelede yerel yönetimler ile daha etkin bir koordinasyon içerisinde mücadele edilmelidir. - Meteorolojik uyarılar doğrultusunda insan hareketliliğin fazla ve yangın riski yüksek olduğu bölgelerde yerel yönetimlerle koordineli olarak nöbetçi ilk müdahale ekiplerinin sayısı artırılmalıdır. - Kamuoyunda 2B yasası ile ormanların daraltılması yetmiyormuş gibi 6831 sayılı yasaya eklenen ek.16 madde ile taşlık kayalık, vb bahanelerle cumhurbaşkanın yetkisi ile keyfi bir şekilde orman alanların daraltılması uygulamasına derhal son verilmelidir. - Yangınlar esnasında üretim yapılan orman yollarının bakımsız olduğu gözlenmiş olup, yangın sezonundan önce tüm orman yolları ve şeritlerinin bakımlı hale getirilmesi zorunludur. - Orman alanlarının turizm, madencilik, res, hes, ges vb. amaçlarla tahsisleri derhal sınırlandırılmalıdır. Bugüne kadar başka amaçlarla 840 bin hektardan fazla alan ormancılık dışı amaçlarla tahsis yapılmıştır Böylece ormanlarda parçacılık önemli ölçüde artmış ve orman yangını riski artırılmıştır. Ülkemizin siyasi iktidarları özellikle son 23 yılda ormanların yönetimi konusunda iyi sınav vermemiştir. Ormanlar neredeyse tamamı odun üretim aracı olarak görülmüştür. Daha 2009 yılında 11,463 milyon m3 olan odun üretimi 2024 yılında 23,186 milyon m3 e ulaştırılmıştır. Yangın riskinin giderek arttığı günümüzde ormanların üretim baskısına derhal son verilmelidir. Ülkemizde orman yangınları ile mücadele eden ilgili kurum yeterli personel, teknik donanım ile yeterli bilgi birikimine karşın orman yangınları ile mücadele maalesef yetersiz kalınmakta her yıl binlerce hektar ormanımız tahrip olmaktadır. Bütün Dünya kabul etmektedir ki tarihsel olarak küresel iklim değişikliği süreci bütün şiddeti ile sürmektedir. Bu sürecin geleceği on yıllardan beri bütün çevrelerce her platformda dile getirilmektedir. Bu koşullarda yangınla mücadelede can alıcı nokta yangın çıktıktan sonra yapılacak söndürme mücadelesinden daha önemlisi yangın çıkmaması için yapılması gereken mücadele olmalıdır. Bundan böyle yangın öncesi tedbirler çok önem kazanmıştır. Çünkü gücünüzü ne kadar artırırsanız artırın aynı anda bir çok yerde yangın çıktığında yetersiz kalırsınız. Yangın Öncesi tedbirler; tüm topluma yönelik eğitimlerin çok etkili yapılması, bu konuya önemli kaynak aktarılması, ilgili tüm kurumlarla koordinasyon sağlanması ve bu işin bir kültür haline getirilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak; geldiğimiz aşamada yaşamakta olduğumuz küresel iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan aşırı hava olayları ile birlikte muhtemel orman yangınlarının çıkmaması için önleyici çözümler üretmek ve daha etkin mücadele ederek en az hasarla atlatmak için; dünyanın ve insanlığın geleceğine yönelik ormanların yaşamsal fonksiyonları düşünülerek ülkemizdeki ormanların yönetiminde vizyon değişikliği yapılarak "odun üretimi odaklı bir yönetim ve örgütlenme" biçimi yerine ormanları daha hassas koruyup sağlıklı olarak gelecek nesillere bırakmaya yönelik "koruma ve geliştirme odaklı bir yönetim ve örgütlenme" biçimine geçilmesi bir zorunluluk olmuştur. Ormanlar emanetimizdir, ormanlar teminatımızdır, ormanlar insanlığın ve dünyanın geleceğidir. Ormansızlaşmaya bundan böyle tahammülümüz kalmamıştır. Ormanlarımızın kamucu bir anlayışla daha etkin korunması için tüm halkımızı ormanlara sahip çıkmaya, siyasi iktidarı sorumluları daha etkin tedbirler almaya davet ediyoruz."

|