|
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi, “Üye Buluşmaları ve Teknik Etkinlikler” başlığı altında enerji alanındaki güncel gelişmelerin ve çevresel etkilerin ele alındığı etkinlik düzenledi. `Yeşil Enerji, Ekoloji ve Elektrikli Araçlar` başlıklı üye buluşmasının yenilenebilir enerjide verimlilik ve akıllı şebekeler konularının masaya yatırıldığı ilk oturumunda, entegrasyon ve depolama teknolojilerinin önemine vurgu yapılarak sektördeki güncel gelişmeler paylaşıldı.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi, 15 Kasım 2025 Cumartesi günü "Yeşil Enerji, Ekoloji ve Elektrikli Araçlar" başlıklı üye buluşması düzenledi. EMO İzmir Şubesi Eğitim ve Hizmet Merkezi`nde gerçekleştirilen oturumda Ege Üniversitesi`nden Prof. Dr. Mutlu Boztepe, Enercon`dan Fatih Yenigün ve Maxxen Energy`den Dr. Erdal Uzunlar sunumlarını gerçekleştirdi. Prof. Dr. Mutlu Boztepe, sunumuna "Yeşil Enerjinin Üç Sac Ayağı: Elektrikli Araçlar, Yenilenebilir Enerji ve Akıllı Şebeke" başlığı altında başladı. Prof. Boztepe, fosil yakıtlara olan yüksek küresel bağımlılığın çevresel ve ekonomik risklerine dikkat çekerek, enerji kaynaklarının katı yakıtlardan (odun, kömür), sıvı ve gaz yakıtlara doğru evrildiğini, ancak günümüzde asıl ağırlığın yenilenebilir enerji kaynaklarına kaymakta olduğunu belirtti. "Yeşil enerjinin üretim tarafını oluşturan yenilenebilir kaynaklar, karbon salınımını azaltarak iklim değişikliğiyle mücadelede elimizdeki en güçlü kozdur" diyen Boztepe, enerji dönüşümünde asıl zorluğun tüketim ve dağıtım tarafının akıllı yönetimi olduğunu ifade etti. Prof. Boztepe, özellikle elektrikli araçların yeşil enerjinin tüketim tarafındaki en büyük bileşenlerden biri olarak öne çıktığını vurguladı. "İçten yanmalı motorların yerini alan elektrikli araçlar, sıfır egzoz emisyonu sayesinde şehir merkezlerindeki hava kirliliğini büyük ölçüde azaltacak. Üstelik yaptığımız verimlilik hesaplamaları gösteriyor ki, elektrikli bir araç, benzinli bir araca kıyasla aynı mesafeyi kat etmek için yaklaşık 4 kat daha az enerjiye ihtiyaç duymakta" şeklinde konuştu. Dönüşüm İçin Akıllı Şebeke Kritik Bu büyük dönüşümün başarıyla yönetilmesi için akıllı şebeke sistemlerinin hayati önem taşıdığını kaydeden Prof. Boztepe, "Yenilenebilir kaynakların değişken güç üretimine sahip olması, şebeke entegrasyonu için yapay zekâ destekli ve çift yönlü iletişime sahip akıllı şebekeleri zorunlu kılmaktadır. Eğer Türkiye‘deki tüm otomobiller elektrikli olursa, oluşacak teorik toplam güç talebi, ülkenin mevcut puant elektrik talebinin iki katına ulaşabilir. Bu yükü yönetebilmek sadece şarj etmek değil, aynı zamanda araçtan şebekeye geri enerji verebilmekle mümkün olacaktır" dedi. Prof. Boztepe, konuşmasının devamında kentsel planlama ve altyapı eksikliklerine de değindi. Şehir içi şarj noktalarının apartmanlar, AVM`ler, otoparklar gibi alanların yanı sıra, şarj altyapısının sadece büyük şehirlerde değil, aynı zamanda kırsal alanda da erişilebilir olması gerektiğini dile getirdi. Sürdürülebilirlik ve çevresel etki açısından iki kritik uyarıda bulundu: "Birinci olarak, elektrikli araçlar ancak elektriği yenilenebilir kaynaklardan alırlarsa tam çevresel fayda sağlarlar. İkinci olarak, lityum ve nikel gibi kritik minerallerin geri kazanımı için batarya geri dönüşümü uzun vadede stratejik bir zorunluluktur." Rüzgâr Enerjisinde Verimlilik Oturumun ikinci konuşmacısı Enercon`dan Fatih Yenigün, "Rüzgâr Enerjisinde Teknolojik Gelişim, Entegrasyon ve Verimlilik Perspektifi" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Yenigün, sunuma rüzgâr türbinlerinin sadece mekanik bir yapıdan ibaret olmadığını, aynı zamanda yüksek teknolojili, şebekeyi destekleyen karmaşık elektrik sistemleri olduğuna dikkat çekerek başladı. Yenigün, rüzgâr santrallerinde gücün elektriğe dönüşümünü şöyle anlattı: "Bu süreçte rüzgârın kinetik enerjisi önce rotor tarafından yakalanır ve jeneratöre iletilir. Jeneratörden çıkan güç, sırasıyla doğrultucu, DC Link ve inverter (evirici) üzerinden geçerek alternatif akıma (AC) çevrilir. Son olarak trafo vasıtasıyla gerilim seviyesi yükseltilir ve nihai olarak şebekeye bağlanır." Yenigün, bu dönüşümün verimli ve kontrol edilebilir olması için türbin içerisinde B2B dönüştürücü sistemlerinin ve E-Nacelle gibi özel tasarlanmış bileşenlerin kullanıldığını anlattı. Aktif Destekleyici Santrallar Yenigün, tesislerin artık sadece enerji üretmekle kalmayıp şebekeye aktif destekleyici hizmetler de sunması gerektiğini vurguladı. Entegrasyonun yüksek hızlı kontrol sistemleriyle sağlandığını ifade ederek, "Çift çevrim kontrol sistemleri sayesinde aktif güç kontrolü, reaktif güç kontrolü, Q/P kontrolü ve gerilim kontrolü gibi hassas ayarlamalar yapılmaktadır" diye konuştu. Ayrıca çiftlik kontrol sistemleri aracılığıyla tüm türbinlerin, şebeke gereksinimlerine çok kısa tepki süreleriyle uyum sağlayabildiğine dikkat çeken Yenigün, enerji depolama çözümlerinin önemine de dikkat çekti. Depolama sistemlerinin özellikle primer dengeleme gücü ve reaktif güç desteği sağlayarak şebeke kararlılığına doğrudan katkı sunduğunu vurguladı. Bir rüzgâr türbininin gerçek üretim verimliliğini etkileyen en önemli çevresel etkenlerin hava yoğunluğu ve türbülans olduğunu ifade eden Yenigün, 4 MW‘lık bir türbin için bile hava yoğunluğundaki küçük değişimlerin enerji üretimini ciddi şekilde etkilediğini anlattı. Her tesis için bölgeye özgü hava yoğunluğuna göre sahaya özel hesaplanan güç eğrisinin çıkarılması gerektiğini belirtti. Türbülans yoğunluğunun türbin performansını doğrudan etkilediğini belirtti. Yüksek verimliliği uzun yıllar sürdürmek için düzenli ve titiz bakımın şart olduğunu dile getiren Yenigün, bakım ve güvenlik kontrollerine ilişkin bilgi verdi. Elektriksel güvenlik ölçümlerine ilişkin de bilgi vererek IEC standartlarına tam uyum sağlanmasının önemine vurgu yaptı. Bataryada İkinci Yaşam Uygulamaları Oturumun üçüncü konuşmacısı Dr. Erdal Uzunlar, "Batarya Teknolojileri ve İkinci Yaşam Uygulamaları" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Yeni nesil enerji depolama çözümlerini ve ekonomik ömrünü tamamlayan lityum iyon bataryaların ikinci yaşam uygulamalarıyla yeniden kullanılabileceğini ifade etti. Yapay zekâ destekli çözümlerin enerji depolama alanında da kullanılmaya başlandığını kaydeden Uzunlar, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Akülü elektrikli araç bataryaları, sağlık durumlarının yüzde 70–80 aralığına düştüğünde araç ömrünü tamamlar. Ancak bu bataryalar, daha az güç yoğunluğu gerektiren sabit enerji depolama sistemleri gibi uygulamalarda ikinci bir yaşama başlayabilir. Bu uygulamalar hem ekonomik hem de ekolojik açıdan büyük faydalar sunmaktadır." Kullanılmış bataryaların yeniden değerlendirilmesinin, yeni üretime kıyasla maliyetleri yaklaşık yüzde 40 düşürdüğünü ve karbon ayak izini yüzde 50‘ye kadar azalttığını aktardı. Dr. Uzunlar, ikinci yaşam pazarının potansiyelinin 2031 yılına kadar 28,17 milyar dolara ulaşma beklendiğine dikkat çekerek bu alandaki teknik zorluklara da değindi. İkinci yaşamdaki en büyük sorunlardan birinin hücreler arası degradasyonun farklı ilerlemiş olması olduğunu söyledi. Bu durumun bataryanın geçmişine dair şeffaf bilgiye olan ihtiyacı ortaya çıkardığını belirtti. Ayrıca iyi bir dengeleme donanımına ve makine öğrenimi destekli batarya yönetim sistemine sahip olmanın şart olduğunu ifade etti.

|