MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

`6284 SAYILI KANUN’U VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ KONUŞUYORUZ` BAŞLIKLI ETKİNLİK GERÇEKLEŞTİ


HABER


 
EMO Ankara Şubesi Kadın Mühendisler Komisyonu 13 Kasım 2019 Çarşamba günü EMO Lokali’nde `6284 Sayılı Kanun’u ve İstanbul Sözleşmesi’ni Konuşuyoruz` başlıklı bir etkinlik gerçekleştirdi. Av. Sevinç HOCAOĞULLARI ve Buse ÜÇER’in konuk olduğu etkinliğin detayını haberimizin devamında bulabilirsiniz.
 

Açılışını EMO Ankara Şubesi Kadın Mühendisler Komisyonu Üyesi Deniz Berfin Şahin`in yaptığı etkinlikte ilk sözü Toplumsal Hukuk`tan Av. Sevinç Hocaoğulları aldı. Hocaoğulları kadın alanında mücadele yürüten bir hukukçu olarak 6284 Sayılı Kanun`u, İstanbul Sözleşmesi`ni ve bunlara karşı yürütülen kampanyaları değerlendirdiği sunuşunda şöyle konuştu: "Kadına yönelik şiddeti engellemek için biz ne yapmalıyız daha fazla ne yapabiliriz diye düşünen herkesin bir seferberliği var bu seferliğin bir parçası da İstanbul Sözleşmesi`ni ve 6284 sayılı kanunu konuşmak oluyor. 25 Kasım öncesi yaptığımız etkinliklerin genel başlığı şiddete karşı ne yapabilirim şiddete karşı haklarımız oluyor. Aslında yine bunu konuşacağız ama özel olarak 6284 ü ve İstanbul Sözleşmesini belirtme ihtiyacı duyduk. Bu 6284 kalksın İstanbul Sözleşmesi feshedilsin kampanyaları var. İstanbul sözleşmesi şiddeti değil yuvayı yıkıyor, Kadınlar İstanbul sözleşmesi yüzünden şiddete uğruyor gibi söylemler var İstanbul sözleşmesi iç hukuk normu niteliğinde bir uluslararası sözleşmedir ve bu kampanyalar öyle gösterilmeye çalışıldığı kadar büyük değildir. Aslında bugün kadın hareketine bakacak olursak iktidara iliştirilmiş bu bir takım aile ve erkek derneklerinin imkânsız bir çırpınışı gibidir. Kadınlar şiddete karşı haklarını birçok bedel ödeyerek kazanmıştır onun için bundan geri dönüş o kadar kolay değildir ve bu tip kampanyaları da önemsememek gerekiyor.


11 Mayıs 2011 de imzalanan ve yürürlüğe bu sözleşme bugüne kadar 22 ülke tarafından imzalandı. Taraf devletlere de pek çok yükümlülük getiriyor, şiddetin önlenmesi, önleme yönünde koruyucu tedbirler alınması, aslında şiddetin dayanağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderecek önlemlerini almasını yükümlülük olarak getiriyor.     Bu sözleşmenin önemine dair pek çok şey söylenebilir, çocukları, mülteciler kapsıyor olmasında, Türkçe çevirisinde aile içi şiddet olarak çevrildi ama – tercüme hatası gibi görünen ama zihniyet hatası olan, bir takım çeviri hatalarını da barındıran - aslı ev içi şiddet olunca partner şiddetini de kapsıyor olmasından kaynaklı. Sonuç olarak Türkiye bunu imzalayan ilk ülke olmakla övünüyordu, 6284 sayılı kanun düzenlemesi yapıldı, o dönem siyası iktidarın kısmen demokratikleşme yönünde bir söz söyleyebildiği, belli iddiaları olan bir dönemdi. Bu güne gelindiğinde kadına yönelik şiddete de bunun arkasındaki güç ilişkilerine de çıkar ilişkilerine de daha fazla ihtiyaçları olduğundan bunu kaldırmaya dönük tartışmalar yürütüyorlar. İstanbul sözleşmesi neyi amaçlıyor? Kadınlara yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılmasını, toplumsal cinsiyet eşitliğinin hem yasal hem de gerçek yaşamda sağlanmasını kendisine temel amaç olarak belirliyor. Kadına karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet doğrudan kadınları yalnızca kadın oldukları için uygulanan ve orantısız bir şekilde etkileyen şiddet anlamına geliyor, sözleşmede böyle tanımlanıyor.  Renk dil din ayrımı yapmadan bütün kadınları mülteci kadınları sığınmacı kadınları herkesi kapsadığını söyleyebiliyoruz bugün için geçici koruma statüsünde bu ülkede bulunan kadınlar açısından da çok önemli, devlete sorumluluklarını hatırlatabilecek çok temek bir mekanizma. Sözleşme taraf devletlere önleme, koruma, yargılama, bütüncül politikalar geliştirmeye yönelik pek çok yükümlülük getiriyor. İstanbul sözleşmesine karşı neden kampanya yürütülüyor sorusuna cevabı yine İstanbul sözleşmesi metninden verebiliriz  "devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dâhilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır"," tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin aman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dâhil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır." Bu maddelerdeki yükümlülüklerin yerine getirilmediğini biliyoruz. Bir yandan YÖK yönetmeliklerinden toplumsal cinsiyeti çıkartırken bir yandan İstanbul sözleşmesinin arkasında duramıyorsun.


Bir de 6284 sayılı yasa ile güvence altına alınmış ama aslında bunu da yeterli bulmadığımız daha ileriye götürülebilecek haklarımız var ve birçoğumuz bu haklarımızı nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Asında sığınma, barınma, kreş hakkı hatta nafaka hakkı bu kanun ile güvence altına alınmış durumda ama uygulama ile ilgili sıkıntılar yaşanabiliyor. Bunların daha bilinir olmasını sağlamalıyız, koşulların iyileştirilmesi ve yeterli hale gelmesi için taleplerimizin takipçisi olmalıyız."


Av. Sevinç Hocaoğulları`nın ardından Kadın Savunma Ağı`ndan Buse Üçer söz aldı. 25 Kasım`ın tarihsel önemine vurgu yapan Üçer, bu yıl da kadın örgütlerinin alanlarda olacağı bilgisini verdi ve çağrıda bulundu. Buse Üçer konuşmasında şunlara yer verdi: "İstanbul sözleşmesi ve 6284 gerçekten bizim kazanımımız. Öncelikle bu kazanımları kaybetmemek için çabalıyoruz. Bu kanunların, sözleşmelerin oluşturulma sebepleri arasında kadınların yıllarca yürüttüğü mücadeleler var. Peki, neden Erdoğan, AKP bir takım kadın örgütleri kurma ihtiyacı duydu da Emine Bulut davasına bile geliyor KADEM, gelip orada açıklama yapmaya çalışıyor? KADEM aslında bu bahsettiğimiz sözleşmenin, kanunun uygulamasını engellemeye çalışan bir politikanın oradaki temsiliyeti. AKP`nin oluşturmuş olduğu bir temsiliyet ve eril bir aklı temsil ediyor.  Akit falan okuduğumuzda sinirleniyoruz mesela. En son Sema Maraşlı`nın bir takım açıklamaları oldu bu kanunla ilgili, kaldırılması yönünde, yuva yıktığı yönünde. Bunun altında nelerin yattığını biraz konuşalım, neden bu kanuna bu kadar saldırıyorlar? Elbette biliyoruz ki kendi gerici politikalarını sürdürebilmek, kendi tabanlarını tutabilmek için bunu yapıyorlar. Ancak kendi tabanlarındaki kadınlar çok rahatsız, bunun da farkındalar ve bunu defetmek için, kendi tabanlarındaki kadınları ikna edecek bir örgütlenme biçimi olarak bir hamle ile KADEM`i kuruyorlar. Bunu bir de politik anlamı var; tüm dünyada kavram partner şiddetini de gözeterek "ev içi şiddet" diye düzenlenmişken burada "aile içi" diye çeviriyorlar.


Asıl olarak şiddet sonrasını değil şiddetin önlenmesine yönelik kanunlar bunlar ama uygulamıyorlar ve sokakta da bir politika örgütlemeye çalışıyorlar. Ne kadar başarılı oluyorlar tartışılır, bence başarılı olamıyorlar. Emine Bulut davasına 3-4 kişi geliyorlar ve orada da kadınların tepkisi alıyorlar, dağılıyorlar, gidiyorlar. Çünkü kadın hareketi başka bir noktada şu anda ve kendi kitleleri de bu yaptıklarını o kadar ciddiye almıyor. Çünkü şiddet gerçek bir şey, hangi siyasi fikirde olursa olsun tüm kadınların ortak yaşadığı bir şey. Kadınlar şu anda gerçekten öfkeleri ile örgütleniyorlar ve direniyorlar. Ve bu çok gerçek bir şey. Buradan biraz da bu "nafaka mağduru erkekler derneği" gibi bir takım derneklerden bahsetmek istiyorum bu derneklerden birinin başkanı olan erkek kalkıp "Emine bulut gibi ölürsünüz" diye açıklamalar yapabiliyor, bu cüreti bulabiliyor ve elbette ki güç aldığı yer AKP. Önümüzdeki günlerde Şule Çet davası olacak mesela, kadın örgütleri bu gibi davalara kitlesel katılıyor ve salonlara sığmıyoruz, bunun elbette ki etkisi oluyor o kararın alınmasında fakat her kadın davası böyle olmayabiliyor. Her gün pek çok şiddet davası, cinayet davası görülüyor ve hepsi de aynı biçimde medyaya yansımayabiliyor, herkes aynı şekilde katılamayabiliyor. Ve bu tür davlarda da erkek kravat taktığı için, kadın kırmızı ruj sürdüğü için, mini etek giydiği için pek çok nedenle ceza indirimi uygulanabiliyor. Bu gerici iktidarın girdiği kriz sadece ekonomik değil yapısal bir krize de girdi ve kitlesinde çözülmeler var ve belki de bunu durdurabilmesi için erkeklere iktidarından pay vermesi gerekiyor. Kadınlara "itaat et rahat" diyor ve asında kadınların denetimini kendi iktidarındaki erkeklerle vermeye çalışıyor. Kierarki diye yeni bir kavram var, ezilenin ezen olması durumunu anlatıyor. Örneğin erkek iş yerinde eziliyor, gelip karısını eziyor, kadın çocuğuna bir ayrımcılık biçimiyle yaklaşıyor ve çocuk gidip okulda engelli bir arkadaşına zorbalık yapıyor, buna şiddet hiyerarşisi deniyor. Bütün bu şiddet sarmalının bir sonucu olarak da insanlar çıkıp otizimli çocuklara yuh diyebiliyor.


Bizler kadınlar olarak bu durumda neler yapıyoruz? Feminist öz savunma ile şiddetin kökenlerine inmeye çalışıp yaptığımız her türlü mücadele ile çeşitli öz savunma biçimleri geliştirmeye çalışıyoruz. Öz savunmanın en önemli ayaklarından birisi de öz bakım, kendimize bakmamız, kendimizi yeniden üretecek mekanizmalar geliştirmemiz gerekiyor. Kendimizi yeniden üretebilecek mekanizmaların başında da hep söylediğimiz "kadın dayanışması yaşatır" gibi, kadın dayanışmasını büyütmemiz gerekiyor. Bütün bunlar da aslında özgüvenle mümkün olabiliyor. Kadınların yılarca şiddet sarmalından çıkmaya cesaret edememesinin nedeni yeterli özgüveni kendilerinde bulamaması olabiliyor."


Etkinlik verilen aranın ardında soru/cevap ve katkılarla bir sohbet ortamında devam etti.

 



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

Okunma Sayısı: 996


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.