|
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Barosu ve İzmir Tabip Odası ortak basın toplantısı düzenleyerek, meslek birliklerinin kuruluş kanunlarının değiştirilmesi girişimine tepki gösterdi. Meslek örgütlerine yönelik söylemlerin otoriter bir tutumun yansıması olduğu ifade edilerek, “Hukukun, insan haklarının ve demokrasinin evrensel normlarına bağlılığımız tüm saldırılara rağmen devam edecektir” denildi.
İzmir Barosu`nda 13 Mayıs 2020 tarihinde düzenlenen basın toplantısında, ortak açıklamayı İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel okudu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın, yıllardan beri çeşitli gerekçelerle meslek örgütlerini hedef aldığının hatırlatıldığı açıklamada, şöyle denildi:
"Daha önceki yıllarda özelleştirme uygulamalarına karşı çıktığımız, kentsel mekânlarımızı, hukukun üstünlüğünü, halk sağlığını koruduğumuz, barışı savunduğumuz için kurumlarımızı hedef alan Cumhurbaşkanı, bu sefer de savunduğumuz değerler nedeniyle bizi tehdit ediyor. Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada Barolar, Tabip Odaları ve Anayasa`nın 135. maddesi uyarınca kurulmuş olan bütün kamu kurumu niteliğindeki özerk meslek kuruluşları hakkında demokrasi ile bağdaşmayacak bir mevzuat değişikliğini tekrar gündeme getirmiştir."
Meslek örgütlerini hedef alınmasının otoriter bakış açısının yansıması olduğu belirtilerek, "Kendisi dışında hiçbir görüş ve anlayışa tahammülü olmayan, kendi fikirlerini anayasadan ve hukuktan üstün gören bu anlayışın demokrasiyle bağdaşması mümkün değildir. Zaten uzun zamandan bu yana, Cumhurbaşkanının söylem ve pratiklerinin demokrasiyle bağı kalmamıştır" denildi. Demokratik seçimlerle yönetilen kurumların işlevsiz hale getirilmesinin yönetim biçimi haline getirildiğine vurgu yapılan açıklamada, baskı ve zor yoluyla sindiremediği meslek örgütlerini "yasal düzenleme" yoluyla işlevsizleştirmek istenildiği ifade edildi. Meslek örgütlerinin yönetimlerinin nasıl oluşacağını kendi yasalarında açık biçimde düzenlendiğinin hatırlatıldığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Her üyemiz, bu seçim süreçlerinde yer alarak birlik politikalarının ve yönetim kurullarının belirlenmesinde söz sahibi oluyor. Herkesin özgürce katıldığı demokratik seçimlerle de yönetim kurulları belirleniyor. Üyeler nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmadığı için genel kurullar sürecinde başarı kazanamayanlar, yukarıdan aşağı operasyonlarla meslek örgütlerine müdahale etmeye çalışıyorlar.
Bugün ülkemizde yapılması gereken, Anayasal dayanağı olan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını hedef haline getirmek değil; evrensel normları demokratik bir şekilde benimsemek, yerleştirmek, geliştirmek ve ihlal etmemektir. Demokrasiye olan tahammülsüzlüğe ve meslek örgütlerinin demokratik bir şekilde yapılan seçimlerine gösterilen tahammülsüzlüğe bir son verilmelidir.
Bizler biliyoruz ki, AKP`nin ve genel başkanının tahammülsüzlüğünün asıl nedeni, toplumsal olanı koruma yolundaki inadımız ve gayretimizdir. Fabrikalarımızın, madenlerimizin, kıyılarımızın, ormanlarımızın, parklarımızın satılmasına karşı kamusallığı, hukuk dışı uygulamalara karşı hukukun üstünlüğünü, kamusal sağlık hizmetlerinin içini boşaltan, hastaneleri ticarethane mantığıyla işletenlere karşı halk sağlığını ve herkes için ücretsiz erişilebilir kamusal sağlık hizmetini savunmamızdır. Faşizan, baskıcı, ayrıştırıcı politikalara karşı eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği savunmamızdır. Sermayenin sınırsız sömürü isteğine karşı emeği ve alın terini savunmamızdır."
Açıklamada, meslek örgütlerinin mesleki-bilimsel-teknik doğrulara dayanarak ülkenin en karanlık dönemlerinde bile çalışmalarını yürüttüğüne vurgu yapılarak, mücadele kararlığı şöyle ifade edildi: "Bizlerin anayasal güvence, hukukun, insan haklarının ve demokrasinin evrensel normlarına bağlılığımız tüm saldırılara rağmen devam edecektir. Bizlere nasıl saldırırlarsa saldırsınlar, savunduğumuz değerlerden geri adım atmayacağız! İftiralarla örgütlerimizin yıpratılmak istenmesine, ilerici ve toplumcu değerlerimizin ortadan kaldırılmak istenmesine izin vermeyeceğiz!"
|
|
|